AKSARAY KÜLTÜREVİ
1927 yılında yapımına başlanan ve 1930 yılında tamamlanan Aksaray valilik konağı, yıllarca valilik konağı olarak Aksaray Valililerimize ve Kaymakamlarımıza hizmet vermiştir.
Tamamı kesme taştan yapılan bina iki katlı ve beş oda, iki salondan oluşan cumhuriyetin ilk yıllarında yapılmış ve günümüze kadar gelmiş ender eserlerden bir tanesidir. Son yıllarda yeni valilik konağının yapılmasından sonra bu tarihi bina boşaltıldı 2007 yılı başlarında Aksaray Valisi Sayın Sebati BUYURAN’ın girişimleriyle tarihi valilik binası Aksaray kültürüne kazandırıldı. Aksaray kültürünü, geleneklerini, göreneklerini, yaşam tarzlarını, sosyal hayatı yansıtan bir müze haline getirtilmiştir. Aksaray Kültürevi alışılmış müzeciliğin dışında her odası ayrı bir kültürü yansıtan heykellerle desteklenen adeta yaşanan mekânlara dönüştürülmüştür.
Aksaray kültürevi'nde yaklaşık 31 heykel bulunmaktadır.

Kültürevi'nin oluşması sırasında Aksaray’ın köy, kasaba ve ilçelerinin tamamı gezilerek sosyal hayat yerinde incelenmiş ve eşyalar şahıslardan alınarak, Valilik Konağının her odası ayrı ayrı titizlikle döşenmiştir. Aksaray kültürevi oluşumunda eşyaların tamamı vatandaşlardan hibe olarak alınmıştır.
GELİN ODASI

Aksaray’da gelin odası Anadolu’nun her yerinde olduğu gibi büyük bir titizlikle ve özenle hazırladır. Hazırlıklar haftalar öncesinden başlar düğün gününe kadar devam eder. Düğün günü gelin odası gelen davetlilere gösterilir.
Aksaray Kültürevin'de kurulan gelin odasında bulunan eşyaların tamamı vatandaşlar tarafından hibe edilmiş ve yıllar önce kullanılmış eşyalardır. Gelin odasında bulunan heykeller Seyfullah ve Bengül SÜNBÜL tarafından yapılmıştır. Gelinlik zamanın Belediye Başkanı Mehmet DALKILIÇ’ın eşi Nefise DALKILIÇ gelinliğidir. Tamamı özel dokuma kumaştan yapılmıştır.
Gelin odasında bulunan Gar dolabı 1903 yılında tamamı gül dalından yapılan ve çok özel bir parçadır.
Tamamı cevizden yapılmış olan 1905 yılına ait konsülde bu odanın değerli eşyalarından biridir. Gerek gar dolabı gerekse konsül Emekli Tapu Müdürü Hasan GÜÇLÜER’in oğlu Erdal GÜÇLÜER' den alınmıştır.
Bu odada bulunan Prinç karyola emekli öğretmen Zeynep GÜR’den alınmıştır.
Çeyiz Sandığı Emekli Başkatip Fazilet BERKSOY’dan alınmıştır.
Halılar Sultanhanı belediyesinden temin edilmiştir.
HALI DOKUM ODASI

Aksaray’da Özellikle Taşpınar ve Sultanhanı kasabalarında yaşayan genç yaşlı tüm insanlar halı ve kilim dokuma işleriyle uğraşırlar. Evlerinde kullandıkları halı ve kilimlere insanlar kendileri üretmişlerdir. Dokudukları halı ve kilimlerde boyalarını ,kök boyalar kullanarak renkler vermişlerdir. Dokuma sanatı kendileri ve aileleri için önemli bir gelir kaynağı olmuştur.Halen yörede bazı ev ve atölyelerde halı ve kilim dokumacılığı devam etmektedir.
Halı, Anadolu'ya Selçuklu Türkleri ile gelmiştir. XIII. Yüzyılda tarihi kaynaklar, saydıkları önemli halıcılık merkezleri arasında Konya ve Aksaray'ı kaydetmektedirler. 1274 yılında ölmüş olan ibn-i Said'e atfen Ebül-Fida'nın verdiği bilgiler de “..Her memlekete yapılırdı.” diyerek imal merkezi olarak özellikle Aksaray'ı belirtmektedir ihraç edilen Türkoman Halıları orada.
Günümüz Taşpınar Halılarının değerlendirmesini yapabilmek için bugünkü örneklerden giderek geçmişle bağlarını kurmak istediğimizde Eskil Ulu Camisi'nde bulunan 19.yy sonu olarak tarihlendirilmiş bir namazlığı en eski ve tek örnek olarak gösterebilmekte idi. Anadolu’da halıcılık köklü geçmişin ilmek ilmek dokunduğu, atılan her düğümde günümüze geleneklerin taşındığı özgün bir el sanatıdır. Çözgü denilen birbirine koşut dikey gergin ipliklerle doldurulmuş tezgah denilen araçlarda düğüm bağlamak ve bunları sıkıştırmak için aralarından atkı adı verilen ipliğin geçirilmesi ile yapılan yüzü havlı ve çeşitli motiflerle bezeli dokuma demek olan halının Türk tarihi içinde yerini alması pek erken (M.Ö. V-III.yy) dönemlerine dayanır. Orta Asya’da başlamış bu Türk-halı dostluğunun bugün Anadolu’da hala devam ettirildiği pek çok noktadan biri de Aksaray yöresindeki Taşpınar kasabasıdır.

Taşpınar halılarının günümüze değin titizlikle koruduğu özelliklerden bir tanesi atkı, çözgü ve düğüm iplerinin tamamen yün olmasıdır. "Yoz" denilen Karaman cinsi kısır koyundan elde edilen yünün özel bir yeri vardır. Bu halılarda atkı ipliğinin geçirilişi dokuma kalitesini etkilenmesi bakımından ayrıca önem taşır. Alt atkı ipleri düzgün ve gergin olarak, üst atkı ise ön çözgü arkaya arka çözgü öne geçmek suretiyle çaprazlık oluşturarak ve dökümlü bir biçimde yerleştirilir. Böylece dokuma kalitesi yükseltilmiş olur. Kaliteyi belirleyen diğer bir öğe de düğüm sayılarıdır. Eski Taşpınarlarda 10x10 cm2lik alanda 40x45 düğüm vardır. Günümüzde iyi cins sayılan elde eğrilmiş iple dokunan bir halıda 10x10 cm2 de 30x35, satılmak için dokunan normal bir halı üzerindeki 10x10 cm2'lik alanda ise ancak 30x30 düğüm görülebilmektedir.
Bugün Taşpınar halılarında kalite belirlenmesi tezgaha gerilen ip sayısına göre hesaplanmaktadır. 6 m2 lik alanda ise ancak 30x30 düğüm görülebilmektedir.
Halı dokuma odasında bulunan heykeller resim öğretmeni Seyfullah SÜNBÜL eşi Bengül SÜNBÜL ve Özgür ÇAĞLAK tarafından yapılmıştır. Bu odada bulunan eşyalar ise Taşpınar kasabası ve Sultanhanı kasabasından temin edilmiştir. Manken kıyafetleri Güzelyurt Kaymakamlığı ve Belediyesince temin edilmiştir.
OTURMA ODASI

Oturma odaları İnsanların aileleri ile birlikte günlük hayatlarını geçirdikleri yerlerdir. Bu odaklarda aileler misafirlerini ağırlarlar yemeklerini yer sofrasında bu odada yerler.
Oturma odası genellikle U biçiminde sedirler bulunmaktadır, bu sedirler ahşaptan yapılır üzeri halı ,kilim ve halı minderlerden, yaslanacak yerler ise halı yastıklardan oluşurlar.
Sedirlere genellikle büyükler oturur ailede en yaşlı kişi sedirin baş köşesine diğer üyeler yaşlarına göre sedirdeki yerlerini alırlar sedirin aşağı kısmı ise yine kilimler , halı ,halı minderle kaplıdır buralara ailenin küçükleri otururlar. Aileler Büyük baba, kaynana, gelin ve torunlar birlikte otururlar. Büyükler küçüklerini sever küçüklerde büyüklerini sayarlar.
Aksaray Kültürevi'nin Oturma odasındaki bulunan eşyalar dan yastıklar Sultanhanı belediyesinden , minderler Sultanhanı halı esnaflarından Fahri Solaktan , perdeler Anadolu Kız Meslek lisesi Müdürlüğünden , Halı Halk Eğitim Müdürlüğünden , Kilim ve seccadeler Sarıyahşi Kaymakamlığından Sini ve tabaklar Selma GÜÇLÜER ‘den temin edilmiştir.
SALON

Salonlar genellikle şehir merkezlerindeki evler ve konaklarda bulunmaktadır.
Salonlarda genellikle koltuk takımı bulunur. Gelen misafirler burada ağırlanır. Salonlar evlerin ve konakların en güzel yerlerinden bir bölümüdür.
Aksaray Kültürevi'nde bulunan salonlardan bir tanesi modern tarzda dizayn edilmiştir. Burada bulunan heykeller resim öğretmeni Seyfullah SÜNBÜL'ün eşi Bengül SÜNBÜL tarafından yapılmışlardır. Eşyalar ise Dilek TERZİOĞLU tarafından,Masa ve sandalyeler GÜRÜN ailesi tarafından bağışlanmıştır.
VİLAYET OLUŞUNUN TARİHÇESİ
1933 yılında çıkartılan bir kanunla kaza olarak Niğde’ye bağlanan Aksaray, bunu bir türlü kabullenememiştir. Çünkü nüfus bakımından, toprak bakımından, gelişmişlik bakımından bağlandığı Niğde Vilayeti'nden daha ön sıralardadır. Üstelik coğrafi konumu daha elverişlidir.
Niğde milletvekili olarak seçilip T.B.M.M'de görevalan her Aksaraylı, verdikleri kanun teklifleri ile vilayet olma arzularını bütün yurt sathına duyurmuşlardır. Bu konuda ilk büyük çalışma Niğde Milletvekili iken Oğuz Demir Tüzün tarafından yapılmıştır. Oğuz Demir Tüzün, 01.04.1964 yılında verdiği bir kanun teklifi ile Aksaray'ın tekrar vilayet olmasını dile getirmiştir. Meclis içişleri ve Bütçe Plan Komisyonunda görüşülerek kabul edilmiştir. Ancak, Adana Milletvekili Kemal Sarıibrahimoğlulnun muhalefet şerhiyle birlikte Millet Meclisine sunulan teklif, meclis dosyalarında öylece kalırken, 1971 yılında yapılan ikinci teşebbüs de sonuçsuz kalmıştır.
1987 genel seçımleri sonunda meclise Niğde Milletvekili olarak giren Aksaray milletvekilleri Raşit Daldal ve Mahmut Öztürk’de aynı konuda çalışmalar yapmışlardır. Verdikleri kanun teklifleri ile Aksaray'ın il yapılmasını istemişlerdir. Millet Meclisinde görüşülen ve kabul edilen tasarı 15.06.1989 gün ve 3578 sayı ile kanunlaşmış ve Aksaray 56 yıl sonra tekrar eski günlerine kavuşmuştur.
AKSARAY ADI NEREDEN GELMiŞTiR?
Tarihte kurulan her köyün, her şehrin adının ister gerçek olsun, ister rivayet, isterse efsane bir hikayesi vardır. Aksaray'ın da adı hakkında bir çok rivayet, bir çok efsane anlatılır. Aksaray’ın adının ilk olarak I. Hattuşili ye ait eski Hitit metinlerinde geçen “Nenessa (Nenossos) olduğu sanılmaktadır.M.Ö. 718 yılında Yeni Asur kralı II.Sargon vergi vermeyi durduran ve Muşkili Mita (Frig kralı Midas) ile Kargamış Kralı Pisiris ile işbirliğine giren Şinukhtulu Kiaki’ye karşı Tabal seferi başlatmıştır. Aksaray İli yakınlarında olduğu düşünülen bu kentin adı, eski Asur metinlerinde Şinakhatum olarak geçmektedir.Sefer sonucunda Kiakki’nin egemenliği sona ermiş. Şinukhtu kenti Atunalı Kurti’nin yönetimine bırakılmıştır. Aksaray Merkezinde bulunan Hitit hiyeroğlifli stelde adeta Aksaray’ın Geç Hitit dönemindeki Şinukhtu kenti olduğuna desteklemektedir
Persler bölgeyi işgal ettiklerinde “Güzel atlar ülkesi” manasına gelen “CAPPADOCIA” adını bu bölgeye vermişlerdir. “Garsaura” olarak bilinen Aksaray’a M.Ö. 42’de son Kapadokya Kralı Archelaos kendi adına atfen “Kolonea-Archelais” adını vermiştir. Orta Çağlarda, Bizans Döneminde bu adın “Taxara” şeklinde değiştiği izlenir. En eski Selçuknamelerde “Aksera, Aksara” sözcükleri kentin adı olarak kullanılmıştır. Aksaray’da büyük evliyalar yetişmesinden dolayı bir adı da “Dar-i Süleha” dır. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde bu kenti, “Piga Helena” olarak nitelemiştir.
“Aksaray” adına dair rivayetler şöyledir;
Dar-üs-Zafer
Haçlı seferleri sırasında II. Kılıçarslan başkent Konya dışında askeri bir üs kurmayı düşünür. Bunun için de günümüzdeki Aksaray'ı seçer. Şehri sağlam surlarla, medrese, cami, hastane, bedesten vb. kamu yapılarıyla süsler. Her zafer dönüşünde Aksaray'a uğrar, şenlikleri burada başlatır. Şehire de”Zafer Yurdu” manasında “DAR - ÜS – ZAFER” adını verir.
Dar-üs-Süleha
Kılıçarslan burayı o kadar çok sevmektedir ki, kötü niyetli kişilerin bu kente giremeyeceğine dair bir ferman Çıkartır. Suç işleyenin hemen başı vurulacaktır. Evliya Çelebilnin anlattığına göre bu amaçla sarayın giriş kapısının iki yanına tunçtan iki aslan heykeli yaptırır. Bunlar şehre gözcülük eder, kötü niyetli kişiler kente girdiklerinde aslanlar ağızlarından çıkardıkları alevlerle onları yakar, kül ederler. Bu yüzden iyilerin, doğruların, salihlerin yaşadığı Aksaray'a "iyilerin yurdu", "Salihlerin yurdu" anlamına gelen "DAR - ÜS - SÜLEHA" adı verilmiştir.
Ah Saray - Aksaray
Bir zamanlar Selçuklu sultanlarından birinin çok sevdiği kızı hastaIanır. Ülkenin tüm hekimleri saraya çağırılır, ama hastalığın sebebi anlaşılamaz. Kızın “Ah Saray” iniltileri odalarda yankılanmaktadır. o sırada saraya derviş kılıklı bir adam gelir. Sultan‘dan izin alıp hastayı görür, konuşturur, nabzını dinler.Sevda kelimeleri geçtikçe kızın nabzının hızlandığını görür. Kızın kime sevdalı olduğunu, onun nerede yaşadığını öğrenir.Kız saraydan kurtulup sevdiğine kavuşamayacağını düşündükçe “Ah Saray” diye inlemektedir. Derviş, sultanın huzuruna çıkar. Sultana:
- Sultanım gözdenizin kurtulmasını ister misiniz? diye sorar. Sultan:
- "Evet, onun yaşaması, benim yaşamamdır," der. Derviş öğrendiklerini Sultana anlatır, hastalığın dermanının iki sevdalının evlendirilmesi olduğunu söyler.
Rivayetlere göre delikanlıyı buldurtur, getirtir. Düğün, dernek kurulur. Bundan sonra “Ah Saray” iniltileri “AKSARAY"a dönüşür.
CUMHURİYET DÖNEMİNDE AKSARAY
Cumhuriyetin ilk yıllarında (1920) yapılan ilk teşkilatlanmada, daha önce sancaklara bağlı olan mutasarrıflıklar vilayete dönüştürülmüştür. Aksaray Mutasarrıflığı da bu teşkilatlanma içerisinde müstakil vilayet yapılmıştır. O gün Aksaray Mutasarrıfı olan Abdullah Sabri Karter ilk Aksaray Valisi olmuştur. 1923 yılına kadar bu görevde kalan Karter 15 .11.1923’de görevi Ziya Günar’ a devretmiştir. Günar, 01.06.1932'de görevi Arif Hikmet Onatla bırakmıştır. Arif Hikmet Onat bu görevde iken T.B.M.M. tarafından çıkartılan 20.05.1933 gün ve 2197 sayılı "Bazı Vilayetlerin ilgası ve Bazılarının Birleştirilmesi Hakkında Kanun“la Aksaray kaza yapılmıştır.
Bu Kanunun 3. maddesine istinaden Aksaray, daha önce kendisine bağlı olan Arapsun (Gülşehir) kazası ile birlikte Niğde’ye bağlanmış, Şerefli Koçhisar ise Ankara'ya bağlanmıştır.
Aksaray, Cumhuriyetin ilk yıllarında sanayi hamlesine başlamış, ülkenin kalkınmasına o günkü şartlar içerisinde katkıda bulunmuştur. Bunun ilk örneklerinden bir tanesi, o günkü Aksaray mebusu Vehbi Çorakçılnın teşebbüs ve büyük gayretleri ile Azm-i Milli Un Fabrikasıdır. Yine 1926'da henüz ülkenin üç-beş şehri elektrik enerjisi ile aydınlatılırken, kurulan Hidroelektrik Santrali ile şehir aydınlatması sağlanmıştır.
Milli Mücadele sırasında Kuvay-i Milliye Kuvvetleri'ni destekleyen Aksaray, 344 evladını vatan uğruna şehit olmuştur. Son yıllarda terör örgütlerince yapılan haince saldırılarda da 70'e yakın şehit vermiştir.
1933'de kaza olan Aksaray, bu yıldan sonra hak ettiği hiçbir yatırımdan faydalanamamıştır. Etrafındaki köy hükmündeki kazalar gelişir, güzelleşirken; Aksaray sürekli yerinde saymıştır. Türkiye’nin karayolları ağının en can alıcı noktasında olmasına, tarih boyunca kulanılan kral yolu ve ipekyolunun tam üzerinde bulunmasına rağmen, ne büyük bir sanayi tesisi kurulmuş, ne de büyük yatırımlara sahne olmuştur.
1970'li yılların sonunda temeli atılan motor fabrikası Mercedes firmasına devredilmiş ve Otomarsan adıyla 1980'li yılların ortasında faaliyete geçmiştir. Yine 1970'li yıllarada temeli atılan, binaları kurulan Et - Balık Kombinası öylece terkedilmiştir. Süt Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından küçük ölçekli bir Süt ve Mamülleri Fabrikası kurulmuştur.
Vilayet olduktan sonra süratle gelişen Aksaray nüfus ve sanayi açısından gelişimini sürdürmüştür.özellikle 2004 yılında kalkınmada öncelikli İllaer kapsamına alınmış, yakın bir zamanda havaalanına, şeker fabrikasına, organize sanayi bölgesine kavuşacaktır. Yine yıllardır daracık bir binada hizmet veren devlet hastanesi yerine, 200 yataklı bir Devlet Hastanesi, bunun yanında Sosyal Sigortalar Kurumu Dispanseri yapılmıştır.
Şehir içi yolları, bulvarlı ve dörder şeritli hale getirilen Aksaray; içme suyu, kanalizasyon hizmetleri ve yapılan yeni kamu ve özel binalarıyla da Onbinyıl öncesinde başlayan yerleşik yaşamın kesintisiz devamını sergilercesine modern bir şehir hüviyetine kavuşmuştur