DİREN AYDIN - Aksaray
  Ana sayfa
  Üye Olunuz
  Ziyaretşi defteri
  Oyunlar
  Şiir Videolu
  tv izle

  Şarkı Söyleeyen çiçek
  Komik Videolar
  Yahoo GoogLe HemDE BiZim SiteDen BagLanın Yahoo Googleye
  En Çok İndirilern programlar
  Yeni sayfanın başlığıhg
  Chat OdaLarımız
  RaP Hİp Hop Fm
  KraL Fm
  SHOW RADYO
  RADYO 5
  Takım GazeTeleri
  Şarkılar
  Resimler
  Msn Nick Oluştur
  Oyun Yama Demo Hileri
  Kulanıcı Girişi
  Tüm Fmler
  İl İl Tanıtım
  => Adana
  => Adıyaman
  => afyon
  => Agrı
  => Aksaray
  Karışık Gül Resimleri
  Tc No Ögrenme
  İlahiler
  FutBol Videoları
  Yeni sayfanın başlığı
  Yeni sayfanın başlığıs
  Yeni sayfanın başlığısd
  Gazete
  Yeni sayfanın başlığsı

AKSARAY KÜLTÜREVİ

 

 

         1927 yılında yapımına başlanan ve 1930 yılında tamamlanan Aksaray valilik konağı, yıllarca valilik konağı olarak Aksaray Valililerimize ve Kaymakamlarımıza hizmet vermiştir. 

 

Tamamı kesme taştan yapılan bina iki katlı ve beş oda, iki salondan oluşan cumhuriyetin ilk yıllarında yapılmış ve günümüze kadar gelmiş ender eserlerden bir tanesidir.  Son yıllarda yeni valilik konağının yapılmasından sonra bu tarihi bina boşaltıldı 2007 yılı başlarında Aksaray Valisi Sayın Sebati BUYURAN’ın girişimleriyle tarihi valilik binası Aksaray kültürüne kazandırıldı. Aksaray kültürünü, geleneklerini, göreneklerini, yaşam tarzlarını, sosyal hayatı yansıtan bir müze haline getirtilmiştir.  Aksaray Kültürevi alışılmış müzeciliğin dışında her odası ayrı bir kültürü yansıtan heykellerle desteklenen adeta yaşanan mekânlara dönüştürülmüştür.

 

  Aksaray kültürevi'nde yaklaşık 31 heykel bulunmaktadır. 

 

              

 

 Kültürevi'nin oluşması sırasında Aksaray’ın köy, kasaba ve ilçelerinin tamamı gezilerek sosyal hayat yerinde incelenmiş ve eşyalar şahıslardan alınarak,  Valilik Konağının her odası ayrı ayrı titizlikle döşenmiştir.  Aksaray kültürevi oluşumunda eşyaların tamamı vatandaşlardan hibe olarak alınmıştır.

 

 

GELİN ODASI

 

                  Kına gecesi heykelleri

 

         Aksaray’da gelin odası Anadolu’nun her yerinde olduğu gibi büyük bir titizlikle ve özenle hazırladır. Hazırlıklar haftalar öncesinden başlar düğün gününe kadar devam eder. Düğün günü gelin odası gelen davetlilere gösterilir. 

 

Aksaray Kültürevin'de kurulan gelin odasında bulunan eşyaların tamamı vatandaşlar tarafından hibe edilmiş ve yıllar önce kullanılmış eşyalardır. Gelin odasında bulunan heykeller Seyfullah ve Bengül SÜNBÜL  tarafından yapılmıştır. Gelinlik zamanın Belediye Başkanı Mehmet DALKILIÇ’ın eşi  Nefise DALKILIÇ gelinliğidir. Tamamı özel dokuma kumaştan yapılmıştır.

 

Gelin odasında bulunan Gar dolabı 1903 yılında tamamı gül dalından  yapılan ve çok özel bir  parçadır.

 

Tamamı cevizden yapılmış olan 1905 yılına ait konsülde  bu odanın değerli eşyalarından biridir.  Gerek gar dolabı gerekse konsül  Emekli Tapu Müdürü Hasan GÜÇLÜER’in oğlu Erdal GÜÇLÜER' den alınmıştır.

 

 Bu odada bulunan  Prinç karyola  emekli öğretmen Zeynep GÜR’den alınmıştır.

 

Çeyiz Sandığı Emekli Başkatip Fazilet BERKSOY’dan alınmıştır.

 

 Halılar Sultanhanı belediyesinden temin edilmiştir.

 

 

HALI DOKUM ODASI

 

                    Dokuma Odasında bulunan heykellerden bi görünüm

 

Aksaray’da Özellikle Taşpınar ve Sultanhanı kasabalarında yaşayan  genç yaşlı tüm insanlar halı ve kilim dokuma  işleriyle uğraşırlar. Evlerinde kullandıkları halı ve kilimlere insanlar kendileri üretmişlerdir. Dokudukları halı ve kilimlerde  boyalarını ,kök boyalar kullanarak renkler  vermişlerdir. Dokuma sanatı kendileri ve aileleri için önemli bir gelir kaynağı olmuştur.Halen yörede bazı ev ve atölyelerde halı ve kilim dokumacılığı devam etmektedir.

 

Halı, Anadolu'ya Selçuklu Türkleri ile gelmiştir. XIII. Yüzyılda tarihi kaynaklar, saydıkları önemli halıcılık merkezleri arasında Konya ve Aksaray'ı kaydetmektedirler. 1274 yılında ölmüş olan ibn-i Said'e atfen Ebül-Fida'nın verdiği bilgiler de “..Her memlekete yapılırdı.” diyerek imal merkezi olarak özellikle Ak­saray'ı belirtmektedir ihraç edilen Türkoman Halıları orada.

 

Günümüz Taşpınar Halılarının değerlendirmesi­ni yapabilmek için bugünkü örneklerden giderek geçmişle bağlarını kurmak istediğimizde Eskil Ulu Camisi'nde bulunan 19.yy sonu olarak tarihlendi­rilmiş bir namazlığı en eski ve tek örnek olarak gösterebilmekte idi. Anadolu’da halıcılık köklü geçmişin ilmek ilmek dokunduğu, atılan her düğümde günümüze geleneklerin taşındığı özgün bir el sanatıdır. Çözgü denilen birbirine koşut dikey gergin ipliklerle doldurulmuş tezgah denilen araçlarda düğüm bağlamak ve bunları sıkıştırmak için aralarından atkı adı verilen ipliğin geçirilmesi ile yapılan yüzü havlı ve çeşitli motiflerle bezeli dokuma demek olan halının Türk tarihi içinde yerini alması pek erken (M.Ö. V-III.yy) dönemlerine dayanır. Orta Asya’da başlamış bu Türk-halı dostluğunun bugün Anadolu’da hala devam ettirildiği pek çok noktadan biri de Aksaray yöresindeki Taşpınar kasabasıdır.

 

                 Tarihi Taşpınar Halılarının Dokunduğu Kök boya İpler

 

Taşpınar halılarının günümüze değin titizlikle koruduğu özelliklerden bir tanesi atkı, çözgü ve düğüm iplerinin tamamen yün olmasıdır. "Yoz" denilen Karaman cinsi kısır koyundan elde edilen yünün özel bir yeri vardır. Bu halılarda atkı ipliğinin geçirilişi dokuma kalitesini etkilenmesi bakımından ayrıca önem taşır. Alt atkı ipleri düzgün ve gergin olarak, üst atkı ise ön çözgü arkaya arka çözgü öne geçmek suretiyle çaprazlık oluşturarak ve dökümlü bir biçimde yerleştirilir. Böylece dokuma kalitesi yükseltilmiş olur. Kaliteyi belirleyen diğer bir öğe de düğüm sayılarıdır. Eski Taşpınarlarda 10x10 cm2lik alanda 40x45 düğüm vardır. Günümüzde iyi cins sayılan elde eğrilmiş iple dokunan bir halıda 10x10 cm2 de 30x35, satılmak için dokunan normal bir halı üzerindeki 10x10 cm2'lik alanda ise ancak 30x30 düğüm görülebilmektedir.

 

Bugün Taşpınar halılarında kalite belirlenmesi tezgaha gerilen ip sayısına göre hesaplanmaktadır. 6 m2 lik alanda ise ancak 30x30 düğüm görülebilmektedir.

 

Halı dokuma odasında bulunan  heykeller  resim öğretmeni Seyfullah SÜNBÜL eşi Bengül SÜNBÜL ve Özgür ÇAĞLAK  tarafından yapılmıştır. Bu odada bulunan  eşyalar  ise Taşpınar kasabası ve Sultanhanı kasabasından temin edilmiştir.  Manken kıyafetleri Güzelyurt Kaymakamlığı ve  Belediyesince temin edilmiştir.

 

 

OTURMA ODASI

 

                  Oturma Odasından bir görünüm

 

  Oturma odaları  İnsanların aileleri ile birlikte günlük hayatlarını geçirdikleri  yerlerdir. Bu odaklarda aileler misafirlerini ağırlarlar  yemeklerini yer sofrasında  bu odada yerler.

 

     Oturma odası genellikle U biçiminde sedirler bulunmaktadır, bu sedirler ahşaptan yapılır üzeri halı ,kilim ve halı minderlerden, yaslanacak yerler ise halı yastıklardan oluşurlar.

 

 Sedirlere genellikle büyükler oturur ailede en yaşlı kişi  sedirin baş köşesine  diğer üyeler   yaşlarına göre sedirdeki yerlerini alırlar sedirin aşağı kısmı ise yine kilimler , halı ,halı minderle kaplıdır buralara ailenin  küçükleri otururlar. Aileler Büyük baba, kaynana, gelin ve torunlar birlikte  otururlar.  Büyükler küçüklerini sever küçüklerde büyüklerini sayarlar.

 

 Aksaray Kültürevi'nin  Oturma odasındaki bulunan eşyalar dan yastıklar Sultanhanı belediyesinden , minderler Sultanhanı halı  esnaflarından Fahri Solaktan , perdeler Anadolu  Kız Meslek lisesi Müdürlüğünden , Halı Halk Eğitim Müdürlüğünden , Kilim ve seccadeler Sarıyahşi Kaymakamlığından  Sini ve  tabaklar Selma GÜÇLÜER ‘den  temin edilmiştir.

 

SALON

                     

  

 Salonlar genellikle şehir merkezlerindeki  evler ve konaklarda bulunmaktadır.

 

   Salonlarda genellikle koltuk takımı bulunur.  Gelen misafirler burada ağırlanır. Salonlar evlerin ve konakların en güzel yerlerinden bir  bölümüdür.

 

 Aksaray Kültürevi'nde bulunan salonlardan bir tanesi modern tarzda dizayn edilmiştir. Burada bulunan heykeller  resim öğretmeni Seyfullah SÜNBÜL'ün eşi Bengül SÜNBÜL tarafından yapılmışlardır.  Eşyalar ise Dilek TERZİOĞLU tarafından,Masa ve sandalyeler GÜRÜN ailesi tarafından bağışlanmıştır. 

VİLAYET OLUŞUNUN TARİHÇESİ

 

1933 yılında çıkartılan bir kanunla kaza olarak Niğde’ye bağlanan Aksaray, bunu bir türlü kabul­lenememiştir. Çünkü nüfus bakımından, toprak bakımından, gelişmişlik bakımından bağlandığı Niğde Vilayeti'nden daha ön sıralardadır. Üstelik coğrafi konumu daha elverişlidir.

Niğde milletvekili olarak seçilip T.B.M.M'de görevalan her Aksaraylı, verdikleri kanun teklifle­ri ile vilayet olma arzularını bütün yurt sathına duyurmuşlardır. Bu konuda ilk büyük çalışma Niğde Milletvekili iken Oğuz Demir Tüzün tara­fından yapılmıştır. Oğuz Demir Tüzün, 01.04.1964 yılında verdiği bir kanun teklifi ile Ak­saray'ın tekrar vilayet olmasını dile getirmiştir. Meclis içişleri ve Bütçe Plan Komisyonunda görü­şülerek kabul edilmiştir. Ancak, Adana Milletveki­li Kemal Sarıibrahimoğlulnun muhalefet şerhiyle birlikte Millet Meclisine sunulan teklif, meclis dosyalarında öylece kalırken, 1971 yılında yapı­lan ikinci teşebbüs de sonuçsuz kalmıştır.

1987 genel seçımleri sonunda meclise Niğde Milletvekili olarak giren Aksaray milletvekilleri Raşit Daldal ve Mahmut Öztürk’de aynı konuda çalışmalar yapmışlardır. Verdikleri kanun teklifleri ile Aksaray'ın il yapılmasını istemişlerdir. Millet Meclisinde görüşülen ve kabul edilen tasarı 15.06.1989 gün ve 3578 sayı ile kanunlaşmış ve Aksaray 56 yıl sonra tekrar eski günlerine kavuş­muştur.

AKSARAY ADI NEREDEN GELMiŞTiR?

 

Tarihte kurulan her köyün, her şehrin adının is­ter gerçek olsun, ister rivayet, isterse efsane bir hi­kayesi vardır. Aksaray'ın da adı hakkında bir çok rivayet, bir çok efsane anlatılır. Aksaray’ın adının ilk olarak I. Hattuşili ye ait eski Hitit metinlerinde geçen “Nenessa (Nenossos) olduğu sanılmaktadır.M.Ö. 718 yılında Yeni Asur kralı II.Sargon vergi vermeyi   durduran ve Muşkili Mita (Frig kralı Midas) ile Kargamış Kralı Pisiris ile işbirliğine giren Şinukhtulu  Kiaki’ye karşı Tabal seferi başlatmıştır. Aksaray İli yakınlarında olduğu düşünülen bu kentin adı, eski Asur metinlerinde Şinakhatum olarak geçmektedir.Sefer sonucunda Kiakki’nin egemenliği sona ermiş. Şinukhtu kenti Atunalı  Kurti’nin yönetimine bırakılmıştır. Aksaray Merkezinde bulunan Hitit hiyeroğlifli stelde  adeta Aksaray’ın Geç Hitit dönemindeki Şinukhtu kenti olduğuna desteklemektedir

Persler bölgeyi iş­gal ettiklerinde “Güzel atlar ülkesi” manasına ge­len “CAPPADOCIA” adını bu bölgeye vermişler­dir.  “Garsaura” olarak bilinen Aksaray’a M.Ö. 42’de son Kapadokya Kralı Archelaos kendi adına atfen “Kolonea-Archelais” adını vermiştir. Orta Çağlarda, Bizans Döneminde bu adın “Taxara” şeklinde değiştiği izlenir. En eski Selçuknamelerde “Aksera, Aksara” sözcükleri kentin adı olarak kullanılmıştır. Aksaray’da büyük evliyalar yetişmesinden dolayı bir adı da “Dar-i Süleha” dır. Evliya Çelebi Seyahatnamesinde bu kenti, “Piga Helena” olarak nitelemiştir.

“Aksaray” adına dair rivayetler şöyledir;

 

Dar-üs-Zafer

 

Haçlı seferleri sırasında II. Kılıçarslan başkent Konya dışında askeri bir üs kurmayı düşünür. Bu­nun için de günümüzdeki Aksaray'ı seçer. Şehri sağlam surlarla, medrese, cami, hastane, bedesten vb. kamu yapılarıyla süsler. Her zafer dönüşünde Aksaray'a uğrar, şenlikleri burada başlatır. Şehire de”Zafer Yurdu” manasında “DAR - ÜS – ZAFER” adını verir.

 

 

Dar-üs-Süleha

 

Kılıçarslan burayı o kadar çok sevmektedir ki, kötü ni­yetli kişilerin bu kente gireme­yeceğine dair bir ferman Çı­kartır. Suç işleyenin hemen başı vurulacaktır. Evliya Çele­bilnin anlattığına göre bu amaçla sarayın giriş kapısının iki yanına tunçtan iki aslan heykeli yaptırır. Bunlar şehre gözcülük eder, kötü niyetli ki­şiler kente girdiklerinde aslan­lar ağızlarından çıkardıkları alevlerle onları yakar, kül ederler. Bu yüzden iyilerin, doğruların, salihlerin yaşadığı Aksaray'a "iyilerin yurdu", "Salihlerin yurdu" anlamına gelen "DAR - ÜS - SÜLEHA" adı verilmiştir.

 

 

Ah Saray - Aksaray

 

Bir zamanlar Selçuklu sultanlarından birinin çok sevdiği kızı hastaIanır. Ülkenin tüm hekimle­ri saraya çağırılır, ama hastalığın sebebi anlaşıla­maz. Kızın  “Ah Saray” iniltileri odalarda yankı­lanmaktadır. o sırada saraya derviş kılıklı bir adam  gelir. Sultan‘dan izin alıp hastayı görür, konuşturur, nabzını dinler.Sevda kelimeleri geçtikçe kızın nabzının hızlandığını görür. Kızın  kime sevdalı olduğunu, onun nerede yaşadığını öğrenir.Kız saraydan kurtulup sevdiğine kavuşamayacağını düşündükçe “Ah Saray” diye inlemektedir. Derviş,  sultanın huzuruna çıkar. Sultana:

- Sultanım gözdenizin kurtulmasını ister misi­niz? diye sorar. Sultan:

- "Evet,   onun yaşaması, benim yaşamamdır," der. Derviş öğrendiklerini Sultana anlatır, hastalı­ğın dermanının iki sevdalının evlendirilmesi olduğunu söyler.

Rivayetlere   göre delikanlıyı buldurtur, getirtir. Düğün, dernek   kurulur. Bundan  sonra “Ah Saray” iniltileri “AKSARAY"a dönüşür.

 

CUMHURİYET DÖNEMİNDE AKSARAY

 

Cumhuriyetin ilk yıllarında (1920) yapılan ilk teşkilatlanmada, daha önce sancaklara bağlı olan mutasarrıflıklar vilayete dönüştürülmüştür. Aksa­ray Mutasarrıflığı da bu teşkilatlanma içerisinde müstakil vilayet yapılmıştır. O gün Aksaray Muta­sarrıfı olan Abdullah Sabri Karter ilk Aksaray Vali­si olmuştur. 1923 yılına kadar bu görevde kalan Karter 15 .11.1923’de görevi Ziya Günar’ a devret­miştir. Günar, 01.06.1932'de görevi Arif Hikmet Onatla bırakmıştır. Arif Hikmet Onat bu görevde iken T.B.M.M. tarafından çıkartılan 20.05.1933 gün ve 2197 sayılı "Bazı Vilayetlerin ilgası ve Ba­zılarının Birleştirilmesi Hakkında Kanun“la Aksa­ray kaza yapılmıştır.

Bu Kanunun 3. maddesine istinaden Aksaray, daha önce kendisine bağlı olan Arapsun (Gülşe­hir) kazası ile birlikte Niğde’ye bağlanmış, Şerefli Koçhisar ise Ankara'ya bağlanmıştır.

Aksaray, Cumhuriyetin ilk yıllarında sanayi hamlesine başlamış, ülkenin kalkınmasına o gün­kü şartlar içerisinde katkıda bulunmuştur. Bunun ilk örneklerinden bir tanesi, o günkü Aksaray me­busu Vehbi Çorakçılnın teşebbüs ve büyük gayret­leri ile Azm-i Milli Un Fabrikasıdır. Yine 1926'da henüz ülkenin üç-beş şehri elektrik enerjisi ile ay­dınlatılırken, kurulan Hidroelektrik Santrali ile şe­hir aydınlatması sağlanmıştır.

Milli Mücadele sırasında Kuvay-i Milliye Kuv­vetleri'ni destekleyen Aksaray, 344 evladını vatan uğruna şehit olmuştur. Son yıllarda terör örgütle­rince yapılan haince saldırılarda da 70'e yakın şehit vermiştir.

1933'de kaza olan Aksaray, bu yıldan sonra hak ettiği hiçbir yatırımdan faydalanamamıştır. Et­rafındaki köy hükmündeki kazalar gelişir, güzelle­şirken; Aksaray sürekli yerinde saymıştır. Türki­ye’nin karayolları ağının en can alıcı noktasında olmasına, tarih boyunca kulanılan kral yolu ve ipekyolunun tam üzerinde bulunmasına rağmen, ne büyük bir sanayi tesisi kurul­muş, ne de büyük yatırımlara sahne olmuştur.

1970'li yılların sonunda temeli atılan motor fabrikası Mercedes firmasına devredilmiş ve Oto­marsan adıyla 1980'li yılların ortasında faaliyete geçmiştir. Yine 1970'li yıllarada temeli atılan, bina­ları kurulan Et - Balık Kombinası öylece terkedil­miştir. Süt Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından küçük ölçekli bir Süt ve Mamülleri Fabrikası kurulmuştur.

 

Vilayet olduktan sonra süratle gelişen Aksaray nüfus ve sanayi açısından gelişimini sürdürmüştür.özellikle 2004 yılında kalkınmada öncelikli İllaer kapsamına alınmış, yakın bir zamanda havaalanına, şeker fabrikasına, organize sanayi bölgesine kavuşacaktır. Yine yıl­lardır daracık bir binada hizmet veren devlet has­tanesi yerine, 200 yataklı bir Devlet Hastanesi, bunun yanında Sosyal Sigortalar Kurumu Dispan­seri yapılmıştır.

Şehir içi yolları, bulvarlı ve dörder şeritli hale getirilen Aksaray; içme suyu, kanalizasyon hiz­metleri ve yapılan yeni kamu ve özel binalarıyla da Onbinyıl öncesinde başlayan yerleşik yaşamın  kesintisiz devamını sergilercesine modern bir şehir hüviyetine kavuşmuştur

 
Bugün 2 ziyaretçi (2 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol